• ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ

  • ÖNCE KADINLARIMIZ

  • ÖNCE AİLELERİMİZ

  • ÖNCE GENÇLERİMİZ

  • ÖNCE YAŞLILARIMIZ

TİPİK BİR DEPRESYONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

TİPİK BİR DEPRESYONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Major depreyon her yaşta görülebilen ancak orta yaşlarda ve özellikle de 40-50 yaşları arasında daha sık izlenen bir hastalıktır. Kadınlarda erkeklere göre iki misli fazla oranda rastlanır. Kabaca söylenecek olursa her 4 kadından birisi ya da her 8-10 erkekten birisi yaşamları boyunca bir major depresyon epizodu geçirmektedir. Bu kişilerin de %50-80'inde hastalığın bir ya da birden çok sayıda nüksetme olasılığı bulunmaktadır. Kişilerin kan bağı olan aile üyelerinde depresyon geçirmiş diğer kişilerin bulunması hastalık riskini arttırmaktadır.

Depresif duygudurum depresif bozukluğun temel özelliğidir. Depresyonun başlangıcında hastalar duygulanımda bir azalma hissederler. Yaşadıkları zaman dilimine ait ruh haline giremezler. Yapılan esprilere gülemez, yaşamlarındaki bazı keyif verici gelişmelerden tatmin ve mutlu olamaz, gruptaki diğer kişilerin sevincine katılamazlar.

Depresyon ilerledikçe kendilerini daha mutsuz hissederler, kederli düşüncelere dalarlar ve olayları olumsuz tarafı ile değerlendirirler. Kendilerine dönük yaşamaya başlarlar. Hastaların büyük kısmı kendilerini sabahları daha kötü hissederler. Yeni güne başlamakta zorlanırlar.

İlgi azlığı çoğunlukla çökkün duygudurum ile birlikte bulunur. Hasta daha önce işine ve çevresine gösterdiği ilgiyi gösteremez, daha önce yapmaktan zevk aldığı etkinliklerden zevk alamaz hale gelir.

Anksiyete (kaygı) depresyonun tanısı için gerekli olmasa da depresif duygudurum ve ilgi azlığından sonra üçüncü sıklıkla izlenir. Depresyondaki hastalar kendilerini gergin hisseder ve rahatlayamazlar. Engellenmeye karşı tahammülsüzlük gösterirler. Kaygıya genellikle bedensel belirtiler de eşlik eder. Çarpıntı, göğüste ağrı, rahatsızlık hissi, terleme, baş ağrısı, baş dönmesi olabilir. Panik bozuklukla birlikte görülebilir.

Ağır depresyon söz konusu olduğunda kişiler acı veren uyaran ya da olaylara duygusal tepki veremez hale gelirler.

Depresyonda düşüncenin sürecinde, akışında ve içeriğinde bozukluklar izlenir. Hastaların sözel anlatımda zorlandığı, sorulan sorulara cevap vermede büyük çaba harcadığı izlenir. Dikkatini sorulan soruya toplamakta zorluk yaşar. Melankolik tip major depresyonda hastaların hiç konuşmadıkları da olur. Hastaların düşünce içeriğinde de olumsuz düşünceler yer alır. Büyük oranda suçluluk ve değersizlik hissi yaşarlar. Genellikle geçmişteki anıları arasında kendilerini suçlu hissedecekleri yaşantıları hatırlarlar. Bunlar dışarıdan bakan bir insan için bazen kabul edilebilirken bazen de saçma gelebilir. Hastaların yaşadıkları suçluluk konusunda çevreden gelecek telkin, öğüt ya da gerçeklerin onun düşündüğü gibi olmadığının söylenmesinin bir yararı olmaz. Kendini suçlama, hayali günahları için kendini kınama duyguları bazı hastalarda o dereceye ulaşır ki hasta kendini cezalandırma amacıyla intihara yönelebilir. Zaten intihar duygularının altında yatan iki önemli duygudan biri "suçluluk" biri de " umutsuzluk" duygusudur.

Hastaların benlik saygılarında azalma sonucu yoğun bir biçimde değersizlik ve yetersizlik duygusu yaşadıkları izlenir. Hasta kendine olan güvenini kaybeder, artık bir işe yaramadığı kendisine ve çevresine bir faydası olamayacağı aksine insanlara yük olduğu ya da zarar vermeye başladığı şeklinde düşünceler ifade etmeye başlayabilir. Özellikle ağır depresyonda suçluluk düşüncelerinin hezeyan niteliği daha belirgin şekilde izlenir.

Hastalarda kendisini, çevreyi ve dünyayı olumsuz görme ile geleceği olumsuz görmeden oluşan bir üçlü izlenebilir.

Hastalar çoğunlukla gerek yavaşlayan düşünce süreci gerekse kafalarındaki yoğun karamsar düşüncelerin etkisiyle karar vermede zorlanır ya da karar veremez hale gelirler. Bu karasızlık gündelik ayrıntılarda olduğu kadar önemli konularda da izlenebilir. Bu nedenle depresyon döneminde hastaların önemli yaşamsal konularda karar vermemeleri bu kararlarını ertelemeleri istenir. Hastaların yaklaşık %25'inde hafif düzeyde bedensel uğraşlar vardır. Kendi vücutlarını beğenmeme, geçmeyen baş, göğüs, karın ağrıları, sırt ve bel ağrıları izlenir.

Hastalar dini, ekonomik, ailevi ve cinsel konularda takıntılı ve çoğunlukla suçluluk duygusu yaratan düşüncelerini ya da intihara ve ölüme ait bazı düşünceleri takıntılı biçimde ve kafalarından bir türlü atamadan sürekli olarak düşünür hale gelebilirler. Depresyon hastalarının %75'inde ölme isteği ve intihar düşüncesi izlenir. Özellikle melankolik özellik gösteren depresyonda daha fazla intihar görülür. Kadınlarda intihar girişimi daha fazla , ölüm oranı azken, erkeklerde girişim sayısı az ancak ölüm oranı fazladır. Bazı hastalarda ise gıda reddi ya da alkol alıp süratli araç kullanımı gibi yüksek risk içeren davranışlar da intihar eşdeğeri sayılabilir.

Hastalar işlerini sürdürmekte, okula devam etmekte, ders çalışmakta , okuduklarını anlamakta güçlük çekerler. Depresyonlu hastalarda gerek istemli, gerekse istemsiz dikkatin azaldığı izlenir. Unutkanlık hastanın dikkatini ve düşüncelerini belirli bir konuda yoğunlaştıramaması ile ilgilidir.

Enerjide azalma, yorgunluk, bitkinlik sık görülür. Bu belirtiler kadınlarda daha çok izlenir. Kişi gündelik işlerini yerine getirmek için gerekli gücü kendinde bulamaz. En basit işler bile büyük bir çabayı gerektirir hale gelir. Açlık hissetmez ve yeme ihtiyacı duymazlar. Yeterli miktarda yemek yemediklerinden kilo kaybetmeye başlarlar. Bazı hastalarda da iştah azalmasının tersine iştah artışı görülebilir.

Cinsel istek kaybı depresyonun başlangıç aşamalarında ortaya çıkan ve buna karşın tedaviyle en geç düzelen yakınmalardan birisidir.

Hastaların %90'ı uyku düzensizliği yaşarlar. Bazı hastalarda gece uykunun sürekliliği bozulur, bazıları da alışılagelmiş uyku saatlerinden 2-3 saat önce uyanır, sıkıntı verici karamsar düşüncelerle boğuşmaya başlarlar.